Bakan Turhan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda Kanal
İstanbul Projesi'ne ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Kanal İstanbul'a neden ihtiyaç duyulduğuna açıklık
getiren Turhan, İstanbul Boğazı'nın uluslararası deniz taşımacılığında
kullanılan bir su yolu olduğunu ve çok yoğun deniz trafiğine maruz kaldığını
söyledi.
Turhan, bu su yolunun yatay olarak İstanbul'un her iki
yakasında oturan vatandaşlarca sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun olarak
kullanıldığını, buradaki 57 iskeleden Boğaz'ın her iki yakasında deniz
taşımacılığı amacıyla yararlanıldığını bildirdi.
İstanbul'un turizm açısından önemine dikkati çeken Turhan,
kente gelen yerli ve yabancı turistler için yapılan Boğaz turu amaçlı deniz
trafiğinin de yoğun olduğunu dile getirdi.
Turhan, "Böyle bir ortamda, giderek artan ticari
taşımacılıkla Boğaz'ın deniz trafiği için dünyanın en riskli geçiş yollarından
biri olması İstanbul Boğazı'nda yaşayan insanların hayatını tehdit ediyor.
Birinci nedenimiz bu. Yani Boğaz ve çevresinde yaşayan insanların hayatı
risk altında. İkincisi, İstanbul'u İstanbul yapan Boğaz sahillerinde yer
alan tarihi eserler. Bu eserler insanlığın malı. İstanbul pek çok
medeniyete beşiklik yapmış, bunların hepsinin izleri, eserleri var. Bizim
milletimizin de 800 yıla varan tarihi değerleri var. Hepsini korumak ve
saklamak istiyoruz. Geçmiş insanlığın mirası olan bu eserleri gelecekteki
nesillerin emaneti olarak görüyoruz, bunları kollamamız ve korumamız lazım.
Bunları tehdit eden riskleri azaltmamız gerekiyor. Bu su yolunu kapatamıyoruz
ancak kullananların uyması gereken kuralları koyuyoruz, şartları
belirliyoruz." diye konuştu.
"Geçen
gemi sayısı azaldı, yük miktarı arttı"
Turhan, Boğaz trafiğine yönelik bilgisi olmayanların
"Kanalın yapılmasına gerek yok, zaten bedava geçiş yapılan su yolu varken
neden yeni kanal kullanılsın" yönünde eleştirilerde bulunduğunu
hatırlatarak, Boğaz trafiğine ilişkin verileri paylaştı.
Son 15 yılda İstanbul Boğazı'ndan geçiş yapan gemilerin
sayısının yıllık ortalama 48 bin 296 olduğunu belirten Turhan, şöyle
konuştu:
"Bu rakam, zaman zaman 50 binin üzerine
çıktı. Son 5 yılın ortalaması 42 bin 258. Düşmüş ve giderek düşüyor
rakamlar. 'Demek ki Boğaz kullanılmıyor' gibi bir anlayışla bu rakamları
söyleyenler, kendi tezlerini güçlendirmek için bunu kullanıyor ama gerçekler
böyle değil. Son 3 yıl ortalaması da 41 bin 731 ama 2005, 2006 ve 2007
yıllarının ortalaması 55 bin 426. Çok yüksek bir rakam. Son üç yıl ortalaması
41 bin ve 2019 yılında 41 bin 112 geçiş olmuş. Bu rakamlar İstanbul Boğazı'nı
kullanan, uğraksız olarak transit geçen deniz trafiği, şehir içi trafiği değil.
O da her geçen gün artıyor. Gemi geçiş rakamlarında son 15 yılda yüzde
25'lik azalma olduğunu görüyoruz. Yani 48 bin 296'dan 41 binlere düşmüş
ama bu gemilerin taşıdığı yük miktarında yüzde 53'lük artış var. İşte bizi
de en fazla korkutan, ürküten geçen yükün miktarı ve geçen yükün içindeki tehlikeli
madde miktarı. LNG, doğalgaz, kimyasal madde, petrol, patlayıcı madde
taşıyor. 10 yıl önce geçen yükün yüzde 25'iydi tehlikeli madde miktarı, şimdi
bu yüzde 35'in üzerine çıktı. Tehlikeli madde miktarında yüzde 11'lik artış var
ve bu giderek artıyor."
Turhan, geçmişte Boğaz'da tehlikeli madde taşıyan bir
geminin yaptığı kazayı anımsatarak, bu kazanın Boğaz'ın çıkış noktasında olmasının,
olayın sadece maddi hasarla atlatılmasını sağladığını söyledi. Bu geminin 1
kilometre daha Boğaz'ın içinde olması halinde, Karaköy, Moda, Sirkeci ve
Beşiktaş civarındaki evlerin tamamında hasar olacağını ve ölümlü bir kazanın
meydana gelebileceğine dikkati çeken Turhan, "Başka bir risk daha
var, Boğaz'ın güney tarafında yani Marmara Denizi'ne yakın yerdeki Boğaz
trafiğinin riski. Bunu Boğaz'ı geçen gemileri kullanan kaptanlar söylüyor, en
riskli yer Sarıyer ile Marmara Denizi arasındaki kıvrımlarda, bizim tabirimizle
keskin virajlarda. Bu keskin virajları geçmişte 50-100-150 metrelik araçlar
manevra rahatlığında geçerken şimdi 200-250-300 metre ağır yük taşıyan araçlar
bu manevraları yapmak zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.
"Amacımız
para kazanmak değil, İstanbul Boğazı’nın güvenliğini sağlamak"
Özellikle son yıllarda İstanbul Boğazı'nı kullanan
araçların geçişinde birtakım sınırlamalar getirdiklerini anlatan Turhan, riskli
boyuttaki yük ya da gemilerin trafik ve hava şartlarının uygun olduğu zamanda
geçişlerine izin verdiklerini dile getirdi. Turhan, "Bizim
buradaki maksadımız 'deli dumrul muhasebesi' yapmak değil. Benim köprümden
geçersen 1 dolar geçmezsen 2 dolar gibi bir niyetimiz yok. Kanal İstanbul
Projesi'nde amacımız, ülkemizde deniz trafiğinin güvenli ve emniyetli
sağlanması, insanların, değerlerin korunmasıdır. Amacımızın bu trafikten
para kazanalım, bunu gelire, kara döndürelim değil, İstanbul Boğazı'nın
güvenliğini sağlayarak artan risklerini azaltmak." diye konuştu.
Projenin hazırlık aşamasında uluslararası denizcilik
konusunda uzman bir Hollanda firmasına Boğaz trafiğinde gelecek dönemde olacak
artışa ilişkin bir rapor hazırlattıklarının bilgisini veren Turhan,
ilgili fizibilite raporlarının hazırlandığını aktardı.
Turhan, İstanbul Havalimanı'nın da Atatürk Havalimanı'nın
ihtiyaçları karşılamaması gerekçesiyle yapıldığını anımsatarak, şunları
kaydetti:
"İstanbul Havalimanı'na uçuş izni isteyen ülkelere biz
hayır diyorduk. Onlar da bizim bazı taleplerimize mütekabiliyet esası gereği
hayır diyorlardı. Bizim kaybımız oluyordu. Örneğin Çin'e hayır diyorduk. Çin
son yıllarda çok hızlı gelişen bir ülke, İstanbul Havalimanı'na uçmak
istiyordu. Ülkemiz bulunduğu konum itibarıyla Afrika, Asya, Avrupa kıtalarının
tam kalbinde bulunuyor. Coğrafi avantajlarımızı ülkemiz için ekonomik
büyüklüğe, gelire dönüştürmek istiyoruz. Biz ülkemizi bir lojistik üs yapmak,
uluslararası ticarette bir köprü, bir kavşak olarak kullanılmasını
istiyoruz."
Uluslararası 7 karayolu ve 5 demiryolunun Türkiye'den
geçtiğini bildiren Turhan, bu yolların ulaşım standardının yükseltilmesi
halinde gelire ve ticaret yapılan ülkelerle olan diplomatik ilişkilere olumlu
yansıyacağını ifade etti. Turhan, "Örneğin Orta Asya ülkelerinin
Avrupa'ya, Afrika'ya yapacağı ticarette geçiş yollarını onlara yasaklasam,
onlara kota koysam, bizim de onların da zararına olur. Biz de Orta Asya'ya mal
satmak istiyoruz. Ticaretimiz Orta Asya'ya, Güney Asya'ya doğru kayıyor.
Karşılıklı olarak kazan-kazan, çıkarları koruma anlayışıyla bunu yapıyoruz.
Kanal İstanbul bu manada çok önemli." değerlendirmesinde bulundu.
"Amacımız
yeni bir su yolu kapasitesi oluşturmak"
Turhan, ulaşımda yeterli kapasite sağlanmadığı durumlarda
ticarette önemli kayıplar yaşandığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Biz kimseyi boşuna bekletmiyoruz. 25 bin yıllık geçiş
kapasitesi olan bir su yolundan takip mesafesini kısaltarak 41 bin geçiriyoruz.
Atatürk Havalimanı'nda da bunu yapıyorduk. 1200 olan iniş-kalkış kapasitesini
uçakların seyir iniş-kalkış arasındaki sınırları son limitinde kullanarak
1400'lere 1500'lere çıkarıyorduk. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü niye yaptık.
İstanbul Boğazı'ndan gerek bizim nakliyecilerimize gerekse Orta Doğu'dan,
Kafkasya'dan, Orta Asya'dan Güney Asya'dan Avrupa'ya gidip gelenlere sabah
06.00 ile 10.00, akşam 16.00 ile gece 22.00 arası 'Dur kardeşim geçemezsin'
diyoruz. Adamlar zulüm çekiyor, gelir kaybı oluyordu."
Bakan Turhan, "Bizim amacımız burada bu koridoru,
bu suyu yolunu kullanan insanların emniyetli ve güvenli bir şekilde
geçebileceği yeni bir su yolu kapasitesi oluşturmak. Yapacağımız yeni kanalın
geçiş kapasitesi Boğaz'ın 2,5 katının üstünde 3 katına yakın olacak."
ifadelerini kullandı.
“Kanal
İstanbul, deniz trafiği için İstanbul Boğazı'ndan daha güvenli olacak”
Kanal İstanbul'un geometrik şartlarının Boğaz'a göre daha
yüksek standartlı olduğunu ifade eden Turhan, "İstanbul Boğazı'nda 13
adet doğal kıvrım var. Buradaki kıvrımları düzeltmek için Aşiyan ve Kanlıca'yı
kesmeye kalksak İstanbul Boğazı'nın doğal güzelliği gidecek." diye
konuştu.
Turhan, Kanal İstanbul'un keskin virajlarının
olmayacağına işaret ederek, geçiş yolunun etrafındaki ışıklandırmalarla
burasının daha güvenli yapılacağını söyledi.
Kanalın deniz trafiğinde riskleri daha az bir yol olacağını
vurgulayan Turhan, şöyle konuştu:
"Buradan geçişlerde römorkör hizmeti de
vereceğiz. Bu hizmeti kullanma şartı koyacağız. Kanal İstanbul,
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne dahil değil. Burası bizim yaptığımız bir
yol. Otoyol standardındaki Kanal İstanbul'dan güvenli şekilde günde 185
gemi geçirebileceğiz. Şu anda İstanbul Boğazı'ndan 118-125 gemi
geçirebiliyoruz. Zaman zaman şehir içi trafiğimizden dolayı kesintiye
uğratıyoruz. İstanbul Boğazı'ndaki geçiş yolu standardı eski yol gibi, yeni
yapacak olduğumuz kanalın standardı da otoyol gibi. Buradan hızlı, güvenli ve
çok daha fazla araç geçirme imkanımız olacak."
Kanal
İstanbul'da gemilerle haberleşen sistemler olacak
Turhan, kanalın etrafında deniz trafiğini kontrol
eden, devamlı gemilerle haberleşen sistemler olacağı bilgisini vererek, buraya
yapılacak sistemle sis olduğunda kanalın aydınlatma kapasitesinin
artacağını ve yüksek standartlı deniz ulaşımına hizmet edileceğini dile
getirdi.
İnsanların riskli yoldan gitmek yerine paralı ve daha
güvenli yolu tercih ettiğini vurgulayan Turhan, "Biz İstanbul'dan
Ankara'ya giden insanları paralı yolda zorluyor muyuz? Hayır ama insanlar
paralı yolu kullanıyor, hatta birincisi yetmedi ikincisi olan Kuzey Marmara
Otoyolu'nu yapıyoruz. Burada da insanlar riskli yoldan geçmek
yerine daha güvenli yolu tercih edecek." değerlendirmesinde bulundu.
Turhan, deniz kazalarında çevreye verilen zararlardan
kaynaklı ağır tazminatlar olduğunu hatırlattı. Kanalın önemine dikkati
çeken Turhan, "İstanbulluyu, İstanbul'da yaşayan herkesi korumak için
oturup dua etmek yeterli değil, tedbir alınması gerekiyor. Bu tedbirin gereği
de Kanal İstanbul'un devreye alınması." ifadelerini kullandı.
Kanal İstanbul'un ücretine ilişkin soru üzerine Turhan,
bu hizmetten faydalanacak kişilerden makul ölçüde ücret alınacağını
bildirdi.
"Gelirden
daha önemli bir itibar meselesi"
Turhan, bir günlük deniz aracı kirasının 50 bin
dolar ile 120 bin dolar arasında değişiklik gösterdiğini belirterek,
araçların özelliğine ve büyüklüğüne göre bekleme süresinin de
değiştiğini anlattı.
Projenin fizibilite çalışmasının yapıldığını ve sonuca göre
yatırım yapılmaya karar verildiğini vurgulayan Turhan, şunları kaydetti:
"Hesaplarımıza göre Kanal İstanbul'dan geçecek
gemilerden alacağımız para asgari yıllık net 1 milyar dolar
civarında. Kanaldan 2035'te geçen araç sayısı 50 bini bulacak.
2050'de bu rakam 70 binlere tırmanacak ve 2070'lerde 80 binin üzerinde olacak.
Raporda bize verilen 86 bindir, 2050'de de 78 bindir. 68 bin kapasiteli
kanaldan 50 bin gemi geçtiğinde yıllık 5 milyar dolar gelirimiz olacak, bu
rakamlara gelecekte ulaşacağız. Bunları çocuklarımız görecek. Biz bu
rakamlara yaklaştığımızı düşünürsek bu kanalı yaptığımızda 2070-2080'lere kadar
olan talebi, giderek artacak olan bu bölgedeki dünya ticaretinin yük naklinde
kullanılan deniz yolunda ihtiyaçları karşılamış olacağız. Bu, ülkemiz için
gelirden çok daha önemli bir itibar meselesidir."
Kanal
İstanbul Projesi çalışmaları eskiye dayanıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu dönemde, İstanbulluların bütün sorunlarını çözmüş,
onların dertleriyle dertlenmiş ancak o zamanki yetki ve sorumluluklarının
içinde bulunmayan Boğaz'daki trafik risklerini yaşamış, bundan İstanbul'un ne
ölçüde tehdit altında olduğunu hayal etmiş bir kişi olarak "Benim hayalim
ve çılgın projem" dediği Kanal İstanbul ile ilgili talimatını kendilerine
2008'de verdiğini ifade eden Turhan, o dönemde Binali Yıldırım'ın
Ulaştırma Bakanı, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğunu hatırlattı.
Turhan, Erdoğan'dan İstanbul Boğazı'na alternatif bir
deniz yolu geçişi için güzergah etütlerini araştırma talimatı aldıklarını,
Karayolları Genel Müdürü iken çok gizli olarak Kuzey Marmara Otoyolu'nun
etütlerini yapıyormuş gibi kanal etütleri yaptıklarını, özel sektörle
paylaşmadan, o dönem İstanbul Bölge Müdürlüğünde çalışan proje baş mühendisi
Metin Küçükoğlu'na yürütmesi için bu görevi verdiklerini anlattı.
Kanal
İstanbul'un alternatif koridorları
Proje için önce 3 boyutlu haritalar üzerinde çalışıldığını
ve 5 koridor belirlendiğini vurgulayan Turhan, bu çalışmaların Binali
Yıldırım aracılığıyla Recep Tayyip Erdoğan'a iletildiğini söyledi.
Turhan, 2011 yılından çok önce İstanbul'un
batısında İstanbul Boğazı'nın trafiğini en güvenli, en rahat ve en kısa
mesafede geçecek koridorları tespit ettiklerine dikkati çekerek, şöyle devam
etti:
"Birinci koridorumuz Silivri-Karacaköy Koridoru. İlk
olarak İstanbul'dan uzaklaşılsın, buradaki deniz trafiğini Çanakkale Boğazı'na
geçtiği için çıkış ağzı olan Çanakkale'ye yakın olsun
istedik. Kullanıcılar burayı kendileri tercih etsin dedik. Burada arazinin
topoğrafyası böyle bir güzergahı yapabilme imkanı veriyordu. İkinci
koridorumuz, Silivri-Durusu hattı. Üçüncü koridorumuz, Büyükçekmece-Durusu
hattı. Dördüncü koridorumuz Küçükçekmece-Durusu hattı. Beşinci koridorumuz
Küçükçekmece-Ağaçlı hattı. 64 kilometrelik birinci koridor, İstanbul'un ve
İstanbul çevresindeki alanlarının su kaynaklarının etkileşimi bakımından
Istranca sularını, Büyükçekmece göl havzasının yüzde 50'sini
götürüyordu. İkinci koridor, 44 kilometre ve yapım maliyeti düşük olmasına
rağmen Büyükçekmece Gölü'nün yüzde 70'inin suyunu kesiyordu. Üçüncü koridor,
Büyükçekmece Gölü'nün tamamını yok ediyordu. 44 kilometre ve yapım maliyeti çok
düşüktü. En kısa mesafe 36 kilometre ile Küçükçekmece-Ağaçlı hattı. Ağaçlı
da Devlet Su İşlerinin yeni yapmayı planladığı Pirinçli Köy Barajı'nı ve
Alibeyköy Barajı'nın da yüzde 70'ini devre dışı bırakıyordu. Sazlıdere
Barajı'nın bir kısmını ve Şamlar Bendi'ni de götürüyordu. Biz burayı da
seçmedik. Küçükçekmece-Durusu hattı, ormana ve su kaynaklarına en az zarar
veren koridor oldu. Bu koridor 2010'lu yıllarda belirlendi. Bu
güzergah, belirlediğimiz kriterler üzerinden diğer güzergahlara göre faydası
fazla, çevreye zararı en az, yapım maliyeti en düşük olan bir mühendislik
optimizasyonu ile verilen bir karar sonucu çıkmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'a bu
çalışmalarımızı sununca 'Bunu yapalım' dedi."
"Kanal
İstanbul'un kentsel dönüşüme katkısı olacak"
Turhan, kararın verilmesinin ardından İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bilgilerin verildiğini
söyledi.
O dönemde yeni havalimanının da yerinin belli olduğunu, İstanbul'daki
deprem riski nedeniyle bu bölgede 150 milyon metrekarelik bir yapı rezerv alanı
belirlendiğini hatırlatan Turhan, bu kanalla birlikte deniz trafiği
sorununun bertaraf edeceğini dile getirdi.
Turhan, deprem riski altında olan ve mevcut imar şartları
altında evini bırakıp gitmek istemeyenlere cazip gelecek bir alan olarak burada
bir yer sunduklarını da bildirdi.
Kentsel dönüşüm projesi ve Kanal İstanbul Projesi ile
İstanbul'un marka değerini artıracak, akıllı ve yeşil yeni bir şehirle bunu
taçlandırmak istediklerini vurgulayan Turhan, Recep Tayyip Erdoğan'ın
bunun için o dönem Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Erdoğan Bayraktar'a talimat
verdiğini anlattı.
Turhan, kanalın Küçükçekmece Gölü'nden başlayarak
Altınşehir'den Sazlıbosna Köyü, Baklalı ve Durusu'dan sonra Karadeniz'e
ulaştığı bilgisini verdi.
Bu bölgede Şahintepe Mahallesi'ndeki binaların tamamının
depreme karşı riskli olduğuna dikkati çeken Turhan, binaların imarsız
alanlarda yapıldığını ve vatandaşların 30-40 yıldan bu yana burada yaşadığını
ifade etti.
Turhan, kanalın etrafındaki bu alanların rehabilite
edilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Kentsel dönüşümle vatandaşlarımıza haklarını
vereceğiz, isteyene parasını, isteyene bu bölgede yapacağımız yerlerden bina
vereceğiz. Tercihleri kendilerine sunacağız. Bu projenin kentsel dönüşüme böyle
bir katkısı da olacak."
Karadeniz'in çıkış ağzında büyük bir lojistik limanın
yapılacağı bilgisini paylaşan Turhan, buradan çıkacak kazının yüzde
85'inin dolguda kullanılacağını aktardı.
Turhan, "Kanaldan çıkarılacak kazıyı Durusu Gölü ve Karadeniz arasındaki falezlerde dolgu olarak kullanacağız. Oluşan alanı mesire yeri yapacağız." dedi.
Kanal açıldığında Küçükçekmece Gölü'nde deniz hayatının
başlayacağını dile getiren Turhan, burada marinalar ve deniz yapılarının
inşa edileceğini söyledi.
Turhan, laboratuvar ortamında kanalın modellemesinin
yapıldığını belirterek, "Kanalın giriş-çıkış ağızlarındaki dalgakıranlar
deprem yüklerine karşı denizin oluşturabileceği maksimum dalga yüklerine karşı
test edildi." diye konuştu.
Projenin dünyadaki benzerlerinden söz eden Turhan,
ilgili ekibin yapım teknikleri, işletmesi ve deniz ulaşım hizmeti gibi konuları
araştırdıklarını anlattı.
"Teknik
konulara dair hiçbir eleştiriyle karşılaşmadık"
Turhan, projeye katkı sağlamak amacıyla yapılan tüm
eleştirileri faydalı gördüklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Teknik konularla ilgili hiçbir eleştiriyle
karşılaşmadık. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, kanalın yapımına karşı
olmakla beraber zaman zaman '20 metre 75 santimetre yetmez' gibi bir ifade
kullandı. Teknik bir eleştiri yaptı, 'Kanalda yapılacak kazı, İstanbul'daki
diğer fayları tetikler.' diyor. Biz burayı boyutlandırırken, sismoloji,
jeoteknik, zemin mekaniği, hidrojeoloji, biyolojisini kanalın etkileyeceği
sosyal hayatı, varsa ülkede üretim yapan işletmelere olan etkisini
inceledik."
Kanalın yapılmasıyla Sazlıdere Barajı'nın yüzde 60'ının
devre dışı kalacağına işaret eden Turhan, bu şekilde ortaya çıkacak
İstanbul'un yüzde 2,5'lik su ihtiyacının karşılanması için kentin yakın
çevresinde Hamzalı, Pirinççi ve Karacaköy barajlarının yapılacağını ve
bunların söz konusu su ihtiyacını fazlasıyla karşılayabileceğini söyledi.
"Ekrem
İmamoğlu'nun her sorusuna verecek cevabımız var"
Turhan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu'nun Kanal İstanbul'a ilişkin bilgi almaya yönelik Bakanlığa herhangi
bir başvuruda bulunmadığını belirterek, "Her sorusuna vereceğimiz cevap
olmakla birlikte ikna olmayacağını bildiğimizden cevap vermeye gerek
duymuyoruz. Bizim hesabımız milletimize, bunun bilinciyle işimizi ülkenin
menfaatine olduğuna inandığımız için yapıyoruz." diye konuştu.
Ulusal ölçekteki ulaştırma projelerini, ilgili kanunlar
doğrultusunda, yaparak büyükşehir belediyesine bildirdiklerini anlatan Turhan,
şöyle devam etti:
"Ama bu proje, sadece ulaştırma projesi değil,
İstanbul'un en önemli sorunlarından biri olan kentsel dönüşüm projesi, deprem
riski altındaki yapıların güvenli yapılara dönüştürülmesi projesi haline
gelmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, projenin yapı alanını
belirlendikten sonra buranın planlama çalışmalarına başlamıştı. Bu projeye
yapılan itirazlar incelenir, cevaplanır. Bunlarla ilgili uygulamaların yetkisi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınındır."
"Sorumlu
kamu yöneticiliği böyle olmaz"
Kanalın inşaatına başlamadan önce Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin protokol hazırladığını
anımsatan Turhan, Ekrem İmamoğlu'nun bu protokoldeki sorumluluklarından
çekildiğini söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin protokoldeki anılan
sorumluluğunun isale hatları, ulaşım yolları ve metro hatlarının inşaatının
yapılması olduğunu aktaran Turhan, buralardan elde edilecek rant ve
gelirlerden belediyenin de faydalanacağını kaydetti.
Turhan, "Gelirini almam' demiyor ama 'altyapısını
yapmam' diyor. Sorumlu devlet adamı, kamu kurumu yöneticiliği böyle olmaz. Biz
böyle bir projeye, 'buradaki 2-3 tane altyapı tesisinin deplasmanı nedeniyle
kilitlendi, kaldı.' diyemeyiz." ifadesini kullandı.
Yeni
metro hattı projesi
Bakanlığın yatırım programında yeni planlanan projeler de
olduğunu anlatan Turhan, anılan projelere ilişkin şu bilgileri verdi:
"Karayolu geçişiyle birlikte İstanbul Boğazı'nı
yeniden geçecek bir metro hattı düşünüyoruz. Büyük İstanbul Tüneli dediğimiz
projenin çalışmalarında son aşamaya geldik. Milli menfaatler söz konusu
olunca herkes esas duruşa geçecek, yerini, yetkisini, sorumluluğunu bilecek,
sorumluluğuyla, aldığı yetkilerle çalışacak, millete hizmet edecek. İstanbul'un
dertlerini, sorunlarını çözmeyi bırakıp bu tür işlerle kendisine (Ekrem
İmamoğlu) prim sağlamaya çalışmasını doğru bulmuyorum."
Deprem
riski eleştirilerine yanıt
Kanal İstanbul'un yapıldığı bölgenin deprem açısından riskli
olduğu yönündeki eleştirilere de yanıt veren Turhan, konuyla
ilgili teknik çalışmaların yapıldığını, depremi etkileyecek bir kazının
olmayacağını söyledi.
Turhan, "Adına 'büyük İstanbul depremi' dediğimiz
depremle baş başa kaldığımızda insanların en kısa sürede acil ihtiyaçlarını
görecek, bu insanların hastane ve gıda ihtiyacını, toplanma yerlerinin
planlanmasını yaptık. Biz burada depreme maruz kalmış insanları trafiğe
taşımayacağız. İstanbulluları belirlenmiş park alanlarında toplayacağız ve
insani ihtiyaçlarını göreceğiz." dedi.
"Yapım
maliyetini 15 milyar dolar olarak belirledik"
Kanal İstanbul'un maliyeti hakkında da bilgi veren Turhan,
"Kanalın projelendirmesinden sonra yapım maliyetini 15 milyar dolar olarak
belirledik. Bu maliyetin de kanalın inşaatından önce yapılacak mevcut
altyapıların yenilenmesi inşaatları işi olduğunu tespit ettik. 10 milyar dolar
da kanalın kendi inşaat bedeli. Yani 15 milyar dolarlık bir bütçesi olan,
finansman gerektiren bir projeden bahsediyoruz." diye konuştu.
İnşaat faaliyetleri kapsamında öncelikle köprüleri
yapacaklarını bildiren Turhan, köprü yapımından kaynaklı meydana gelecek
trafiğin bölgesel olacağını, tüm İstanbul'u etkilemeyeceğini söyledi.
Yeni
yol çalışması
Turhan, kanal inşaatının gerçekleşeceği kesimlerin daha çok
kırsal bölgeler olduğuna ve buralarda yerel trafiğin yoğun olmadığına dikkati
çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Kanalın üzerinde Nakkaş'tan, Hadımköy'den,
Başakşehir'den gelip Hasdal'a bağlanan yüksek kapasiteli yeni bir yol
yapacağız. Kuzey Marmara Otoyolu'nun 7. Kesim dediğimiz Hasdal'la, Hadımköy'ü,
Başakşehir'i, Bahçeşehir'i, Esenyurt'u, Kuzey Marmara Otoyolu'na bağlayacak bu
yolun ihalesine önümüzdeki ay inşallah çıkıyoruz. Burası otoyol standardında 2
çarpı 4 şeritli yol olacak."
TEM Otoyolu'nu kanalın sıfır kotundan 64 metre yukarıya
çıkaracaklarını dile getiren Turhan, "Deniz araçlarının geçmesi için
burayı yeniden yapacağız. Bu; Çobançeşme, Safaköy, Avcılar, Beylikdüzü yolunun
bulunduğu yerdeki köprüyü de yine yukarıya kaldıracağız. Mevcut yollar için
mevcut trafiğe dokunmadan, onlar hizmet verecek, biz buna varyant yapacağız.
Bunların ayrıntılı şekilde, inşaat metodolojisi belirlenerek, projeleri
hazırlandı. Bu yıl içinde, öncelik sırasına göre başlayacağız ve kanalın
inşaatına yol vereceğiz." ifadesini kullandı.
"Yer
altı su hareketleri için teknik önlem alındı"
Turhan, kanal inşaatı nedeniyle buradaki toprak ve kazı
trafiğinin, kendi koridoru içinde, kuzeye taşınacağına işaret ederek, bu
kapsamda Terkos Gölü'nün zarar görmeyeceğini bildirdi.
Yer altı su hareketlerinin de çalışmalardan etkilenmemesi
için gereken teknik önlemlerin alındığını aktaran Turhan, su kaçaklarının
da önüne geçileceğini söyledi.
2026'da
bitirme hedefi
Projenin tamamlanma süresi hakkında da konuşan Turhan,
"2020 yılında kazmayı vurursak, önce köprü ve yollardan başlayacağız.
Ondan sonra projeyi 6 yıl içinde tamamlamış olacağız. Yani 2025 sonu, 2026'da
bitirmiş olacağız." dedi.
Kanal inşaatının kazısına başlamak için köprüleri öncelik
sırasına göre kuzeyden güneye doğru yapacaklarını belirten Turhan,
inşaat kazısının yüzde 75'inin kuzeyde olduğunu ifade etti.
Sazlık ve bataklıkların rehabilite edileceğini dile
getiren Turhan, "Buraları İstanbulluların yaşam mekanı haline
getireceğiz. Su seviyesinin altındaki kazı 150 milyon metreküp. Bu konuda uzman
ekip ve ekipmanı olan, kanal konusunda deneyimli Hollandalı ve Belçikalı
ekipler ile yakın temas halinde olduk."
"Ekonomik
terör saldırıları, girişimcilerin isteğini ve iştahını azalttı. Şimdi yeniden
ortam düzeldi"
Kanal İstanbul'dan 20 yıllık sürede yaklaşık 60 milyar dolar gelir
beklediklerine dikkati çeken Turhan, "Geliri düşük gideri fazla
hesaplıyoruz. Bunları bu işe istekli olanlara anlattık." diye
konuştu.
Turhan, söz konusu projeye geçen yıl başlamayı planladıklarını
ancak Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırılar nedeniyle yurt dışı ortaklı
firmaların süreci beklemeye aldıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Ekonomik terör saldırıları, girişimcilerin isteğini
ve iştahını azalttı. Şimdi yeniden ortam düzeldi. Biz, bugünkü rakamlarla 15
milyar dolarlık projeyi, yüzde 20-25 tenzilatla bugün 12 milyar dolara ihale
ederiz. 15 milyar yatırım, 60 milyar dolar dönüşüm. İç karlılık oranı yüzde 15
olan proje. Türkiye'de bu şekilde çok fazla proje yok. Biz onun için diyoruz ki
bu projenin kendi içinde rantabilitesi, iç karlılık oranı yüksektir."
Bakan Turhan, projenin İstanbul'a getireceği turizm
gelirinin, bölgeye yatırım yapacakları teşvik edeceğini dile getirdi.
"Avrupalılar
projeyle ilgileniyor"
Projeye daha çok Avrupalıların ilgi gösterdiğini
anlatan Turhan, söz konusu ülkelerin sadece inşaat değil, yapım ve kredi
finansmanıyla da ilgilendiğini söyledi.
Söz konusu projeyle, yeni bir yaşam alanı
oluşturulacağını vurgulayan Turhan, "Bu nüfus, İstanbul içinden
kentsel dönüşümle gelecek. Kanalın etrafına akıllı ve yeşil bir şehir
yapılacak. Çağdaş şehircilik ilkelerine göre planlanacak. İnanıyorum ki
gelecekte İstanbul'un en çok rağbet edilen cazip yaşam alanlarından biri burası
olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Kanal İstanbul etrafındaki arazilerin yaklaşık yüzde
40'ının kamuya ait olduğunu belirten Turhan, şöyle konuştu:
"Projeyle arazilerin şu andaki değeri belki de 10
katına çıkacak. Buradan kamu faydalanacak. Bu kanalın etrafındaki şehircilik
projelerinden de elde edilecek gelirden en fazla faydalanacak
olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Arnavutköy Belediyesi, Küçükçekmece
Belediyesi, Başakşehir Belediyesi ve bir miktar da Esenyurt Belediyesi. Bunlar
şu anda buralardan bir gelir elde etmiyorlar. Kamu adına herkes bu projeden
faydalanacak. Bu projenin İstanbul’a getirecek olduğu turizm gelirlerinden de
tüm İstanbullular faydalanacak."